http://okudunmu.org/forum/index.php?topic=2390.msg4874#msg4874
HUKUK, OTORİTE VE HÜMANİST VİCDAN
Prof Hasan Aydın OMÜ Felsefe Bölümü
Geçmişten günümüze,
yöneticiler, hukukçular, din adamları, patronlar, ebeveynler, öğretmenler,
hep
otoriteye itaatin,
hem hukukun hem de erdemliliğin bir gereği olduğunu savunmuşlar;
itaatsizliğin ise hukuksuzluk ve erdemsizlik olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Hatta siyasal erkler ve gücü elinde bulunduranlar,
itaatsizlik eyleminde bulunanları
hukuksal mekanizmaları da kullanarak katı bir biçimde cezalandırmışlardır.
Ya sürgün etmişler,
ya ötekileştirmişler,
ya hapsetmişler,
ya da öldürmüşlerdir.
Burada itaat edilmesi istenen,
bir yasa,
bir ilke,
bir kişi,
bir zümre olabileceği gibi,
bir metin,
bir dogma,
bir sembol,
bir töre vb. de olabilir.
akıl dışı, irrasyonel otoriteye itaat;
akılsal, rasyonel otoriteye itaattir.
ebeveyn-çocuk, öğretmen-öğrenci ilişkisinde olduğu gibi,
otoriteye itaat edeni geliştiren, ilerleten, kendisini keşfetmesine olanak sağlayan bir otoritedir.
otorite sahibinin de gelişimine olanak verir,
otoritenin temeli epistemik gerekçelidir.
Akıl dışı otoritenin en temel sembolü,
köle-efendi,
aşiret lideri-ırgat ilişkisi ya da
mutlak monarşilerde olduğu gibi,
kral-tebaa ilişkisi olarak kavramsallaştırılabilir.
Bu türden bir ilişkideki otoriteye itaat tek yanlıdır;
köleyi, ırgatı, tebaayı sömürmeyi temel alır.
akılsal otorite, karşılıklıdır;
hem otorite sahibine hem de otoriteye tabi olana yarar verir,
ikisini de ilerletir;
akıl dışı otorite ise
tek yanlıdır; sadece otorite sahibine yarar, otoriteye uyana ise zarar verir.
otoriteye karşı gelmek, çoğu kez kişiyi yalnızlığa ittiği gibi,
hata yaptığı, kural dışı davrandığı ve günah işlediği duygusuna kaptırır.
Bu anlamıyla kişi itaat ederek yalnızlıktan,
hata yapma ve günaha düşme korkusundan da kurtulduğunu sanır.
Kaldı ki, insan çoğu kez,
çoğunluğun itaat ettiği bir yerde
kendisi itaat etmediğinde problem yaratacağını,
yalnız kaldığını (yalnızlaştığını) düşünerek kendisinden şüpheye düşebilir.
Zira cesaret insanın gelişmişliğiyle yakından ilişkilidir;
bu anlamda cesaret güçlü kişilik gerektirir.
Yani bir anlamda, otoritelere hayır demeye başlamak,
yani cesaret, kişi olmanın bir göstergesidir.
Bu anlamda, aslında kişi,
otoriteye hayır demek, otoriteyi sorgulamak suretiyle kendini geliştirir ve özgürleşir.
Şu halde
özgürlükle itaatsizlik ve kişilik gelişimi arasında güçlü bir bağ vardır.
Kişi özgürlükten korktuğu sürece, kendi olmaktan korkuyor demektir ve
bu kişi asla otoriteye hayır diyemez,
otoriteyi sorgulayamaz,
bu yüzden de kendine özgü bir kişilik geliştiremez.
Meşhur deyişle, kafasını kendi omuzları üzerinde taşıyamaz.
Kamu önünde aklını kullanma cesareti gösteremez.
itaatle içselleştirilen vicdan arasındaki derin bir bağ vardır.
Bu bağı,
E. Fromm’un(1987: 10-11)
‘otoriter vicdan’ ve ‘hümanist vicdan’ arasında yaptığı ayrımından yola çıkarak
bir parça açmak gerekir.
Otoriter vicdandan farklı olan 'hümanist, insani vicdan'dır;
bu
her insanın içinde mevcut olan, dış yaptırım ve ödüllerden bağımsız bir sestir.
İnsanlık,
tarihsel gelişimini sorgusuz itaat edenlere değil,
iktidarı ve normları sorgulayanlara,
yer yer onlara itaatsizlik yapanlara borçludur.
Aslında,
büyük bilgeler, büyük siyasiler, peygamberler, sanatçılar, filozoflar,
büyük kuramsal yapılar geliştiren bilim insanları,
varolan yapıya,
o yapıyı meşrulaştıran otoritelere yönelik eleştirel yaklaşımları nedeniyle,
sorgulayanlar ve itaatsizler grubunda yer alırlar.
Bu yönüyle entelektüeller,
toplumda bir uzlaşma oluşturacak otoriteye yönelik genel simgeleri yaratanlar değil;
bu simgeleri sorgulayan,
kutsanan gelenek ve değerlerin
ikiyüzlülüğünü,
ırkçılığını,
cinsiyetçiliğini teşhir eden;
hiçbir fikir ayrılığına tahammülleri olmayan kutsal metin gardiyanlarıyla mücadeleden çekinmeyenlerdir.
Çünkü onlar
insanlığın hümanist vicdanının sesidirler.
Özetle söylersek,
her itaat iyi değildir;
özellikle akıl dışı otoritelere itaatten arınmak gerekir.
Bu anlamda
her türlü itaatsizlik de erdemsizlik değildir.
Hatta
akıl dışı otoritelere,
hümanist vicdanı karartan otoritelere itaatsizlik,
bilgelik ve cesaret erdeminden güç alan en temel erdemlerden birisidir.
İnsanlık gelişimini,
hümanist vicdanına kulak veren,
yer yer toplumuna yabancılaşan,
itaatsizlik yaptığı için toplumdan sürgün edilmiş insanlara, entelektüellere borçludur.
İktidar
itaatin,
entelektüeller ise
karşı olmanın,
itaatsizliğin, eleştirinin ve
sorgulamanın sembolüdür.
Bu anlamda,
iktidar olmak kolay,
entelektüel olmak ise zor bir iştir;
çünkü entelektüellik
bilgelik ve cesaret erdemini gerektirir ve
köklü bedelleri vardır.